Ana Sayfa
Motosiklet Ana Sayfa
.
KUZEYDOĞU ANADOLU GEZİSİ
.
Gün 0
Gün 1
Gün 2
Gün 3
Gün 5
.
4.Gün: Tarihe Yolculuk
Sabah, değiştirdiğimiz planı uygulamaya başlıyoruz. Hotel Karabağ'dan ayrılıp eşyaları Sim-Er Otel'e bırakıyoruz. Boş motorlarla daha rahatız ve Ani'ye doğru yola koyuluyoruz. Bir tepeyi aştıktan sonra Kars kırlarından yine klasik sarılı yeşilli renk cümbüşü Haziran manzaraları:

Yeşillikler içinde sarı çiçekler ve araya serpiştirilmiş mor, kırmızı olanları. Uzaklarda 4090 metrelik zirvesiyle Ermenistan'ın en yüksek dağı Aragats; Türkçe ismiyle Alagöz. Bir kaç köy daha geçtikten sonra 2000 yıllık Ani surlarının önündeyiz. Motosikletli olmanın avantajıyla Arslanlı Kapı'dan girip, surların içine parkediyoruz. Giriş ücreti kişi başı 5 YTL imiş.

Ani kentinin dış surları:

Bahar, "bütün bu alanı yürüyeceğiz mi" diye düşünürken:

Elimdeki broşürden biraz bilgi aktarayım:
(Birçoğuna Internet üzerinde kısa bir araştırma ile de ulaşabilirsiniz zaten)

Kars il merkezinin 45 km doğusunda bulunan Ani antik kenti, tarihi İpek Yolu üzerinde ortaçağda kurulmuş bir ticaret şehri. Üç tarafı Arpaçay nehri ve bu nehre dökülen iki dere ile çevrilen volkanik arazide yükselen şehrin batı tarafı da surlar ile çevrilmiş. Yapılan araştırmalar buradaki ilk yerleşimlerin Kalkolitik Çağ'a MÖ 4000 yıllarına kadar gittiğini ortaya koymuş. Bununla birlikte kentin siyasal açıdan tarih sahnesine çıkışı bir Ermeni sülalesi olan Bagratlı'ların Krallık dönemine rastlıyor. Dış surların yapılıp yerleşimin gerçek bir kent görüntüsüne kavuşması Bagratlılar dönemine 966 yılına denk geliyor. O dönemde krallığın da merkezi olan Ani, daha sonra bir anlaşmayla Bizans'a bırakılmış, 1064 yılında da Selçukluların eline geçmiş. 1200'lerin başında kısa bir Gürcü hakimiyetinin ardından önce Moğol, daha sonra da Timur istilalarına uğrayınca harab olmuş. İpek Yolu'nun eski önemini kaybettiği Osmanlı döneminde de gittikçe kaderine terk edilmiş. 1878-1917 yılları arasındaki Rus işgalinde taşınabilir bir çok eseri Leningrad Müzesi'ne götürülmüş.

Şimdiki boş, yıkık dökük ama hala etkileyici binaları ile şu ana kadar gezdiğim tarihi kentlerden çok farklı bir yer. Genelde Anadolu'nun batı kıyılarında Yunan antik kentlerini gezmeye alışmışız, burasının havası çok çok farklı. İçeride Bagratlılar'dan kalma kilise ve manastırlar, hastane, ev kalıntıları. Bunların yanında Selçuklu eserleri, cami, hamam, saray ve hanlar. Daha yeni bir iki Gürcü eseri.

Hemen hemen dairesel bir turla neredeyse bütün eserleri yakından görmek mümkün. Biz uzak kalan bazılarını (Resimli Kilise, Genç Kızlar Kilisesi, Selçuklu Sarayı, Gagik ve Gürcü Kiliseleri) atladık, bazıları da (Bakireler Manastırı, İç Kale) zaten yasak bölgede yer alıyorlardı.

Selçuklular tarafından kuvvetlendirilmiş 7 kapılı surların ana kapısı olan Arslanlı Kapı'dan giriyoruz. Tam karşımız şehrin merkezine giden Çarşı Yolu. Biz bunu dönüş yolu olarak kullanacağız. Önce sola doğru uzanan yürüyüş yoluna giriyoruz. 200-300 metre sonra etrafında elinde kamerasıyla Japonların dolaştığı Aziz Pkritch Kilisesi'nin yanındayız.


Kilisenin yarısı yıkılmış durumda. 1036 yılında Bagratlılar tarafından yapılmış.

Kilisenin solundan ilerleyen yol nehir kıyısına doğru Resimli Kilise ve Genç Kızlar Kilisesi'ne doğru iniyor ama geri çıkmak zor geldiği için biz sağa doğru devam ediyoruz.

SuperEva Ani'de pozu:

Arka planda kale, cami ve kilise.

Büyük Katedral, 990-1001 yılları arasında inşa edilmiş.

Katedralin mimarı Tridat Usta, aynı yıllarda İstanbul'daki depremden sonra Ayasofya'nın da restorasyonunu gerçekleştiren isim. Selçuklu Sultanı Alpaslan Ani'yi fethettiğinde ilk cuma namazını burada kılmış. Fethiye Camii adı da Selçuklular tarafından camiye dönüştürülünce verilmiş. Bu dönüşüm sırasında binanın içindeki freskler kireçli badana ile kapatılmış, bu sayede bilmeden koruma altına alınarak zamanımıza kadar bozulmadan gelebilmişler.

Tarihi katedralde bir mola:

Arpaçay binlerce yıldır akmaya devam ediyor:

Uzakta Genç Kızlar Kilisesi:

Arpaçay üzerinde tarihi İpek Yolu Köprüsü:

Zamanında iki katlı olarak inşa edilmiş. Altından kervanlar, üstünden insanlar geçiyormuş. Artık sadece ayakları kalmış. Onların da biri Türkiye diğeri Ermenistan topraklarında.


Katedralin ilerisinde büyük hamamın restore edilmiş kanlıntıları ve biraz ileride solda Arpaçay vadisine bakan bir eser Ebul Menuçehr Camii:

Bu caminin inşası 1072 yılında tamamlanmış. Anadolu topraklarındaki ilk Türk Camisi olarak geçiyor kaynaklarda. Alpaslan'ın Ani'nin yönetimini bıraktığı Şeddatlıoğlu Beyi Ebul Menuçehr tarafından yaptırılmış. Buradaki diğer Selçuklu eserleri gibi farklı dine ait olmasına rağmen mimarisiyle ve kullanılan malzemesiyle şehrin bütünlüğünü bozmuyor.

Menuçehr camisinin içinden, bin yıl kadar önce Anadolu'daki ilk Müslüman Türkler'in baktığı yerden Arpaçay nehri ve ipek yolu köprüsüne bakış:

Çok uzaklarda, erişimi zor noktada Bakireler Manastırı:

Erişimi zor olduğundan bakire kalabiliyorlarmış herhalde :-)

Yine yasak bölgedeki eski kale (İç Kale):

Ani çevresinde tarih öncesi dönem yerleşim izleri:

Binlerce yıllık bir dönemin özeti tek karede:

Solda tarih öncesi dönem mağara yerleşimleri, ortada arkada şimdinin köyü Ocaklı ve sağda ortaçağ eserleri.

980 ya da 994 tarihli Abukhamrents (Polatoğlu) Kilisesi:

Selçuklular döneminde restore edilerek kervansaray haline dönüştürülen eski Arekletos Kilisesi:

Selçuklu restorasyonu kapısında ve kubbesindeki işçilikten anlaşılıyor.

Yapının önünden Çarşı Yolu'na bağlanan yol üzerinde bir caminin daha kalıntıları var. Ebul Menuçehr'in oğlu tarafından yaptırılan Ebul Muammeran Camii, işgalin sona erdiği 1917'de bölgeden çekilen Ruslar tarafından dinamitlenmiş. Minaresi dilim dilim ayrılarak yola doğru yıkılmış.

Ani turu biterken ikimizde de "iyi ki buralara gelmişiz" düşüncesi var. Dönüş yolunda uzaktan tekrar bir fotoğraf çekmek için duruyoruz ve yanımıza bir amca yanaşıyor fotoğraf çektirmek için.

Sonra da saatim yok filan diyor, kısacası benden hatıra olarak saatimi istiyor. Turistlerden bir şeyler almaya alışmışlar galiba. E o kadar da değil canım, verebilecek başka bir şey düşünüyorum ama bulamıyorum. Tekrar yola çıktıktan sonra aklıma geliyor, keşke SuperEva şapkamı verseymişim.

Şehre dönüşün ardından Kristal Lokantası'ndayız. Sırada Piti ziyafeti var...

Piti içinde nohut ve koyun eti bulunan bir yemek. Kuyruk yağı ve safranla özel kaplar içinde fırınlanarak yapılıyor.

Önce lavaşlar lime lime edilip tabağa döşeniyor üzerine yemeğin suyu yavaş yavaş dökülüyor.

Sonra da etli kısımlar ve nohut da boşaltılıyor, afiyet olsun.

Yemeğin ardından lokantanın pek bir muhabbet ettiğimiz garsonu Talip bizi caddenin karşısındaki Taşkın Ticaret'e götürüyor. Buradan Kars eski kaşarı ve süzme bal alıyoruz. Yanımızda taşımayacağız, kargo ile gönderiyorlarmış. Türkiye'nin her yerinden telefonla sipariş geçmek ve kargoyla getirtmek mümkün.

Alışverişin ardından motorlar üstünde kısa bir şehir turu.

Kars Kalesi:

Eski 12 Havariler Kilisesi, bir ara Müze Binası, şimdi Kümbet Camii:

Osmanlı eseri Taş Köprü'nün yanından şehrin arka sokaklarından Sim-Er otelin yanına çıkıyoruz ve gezinin sonunu getirecek hareketi yapıp, daha erken deyip otele girmeyerek Sarıkamış'a doğru yollanıyoruz.

.
Ve Maalesef Kaza...
Kars'tan 35 kilometre uzaklıkta Selim ilçesi görünüyor. Girişte bir Akpet. Tripmetreme bakıyorum, benzin alsak iyi olur ama yedek depoyla Sarıkamış'a gidip gelebiliriz. Karar devam.

Önümde bir tır var, Kars'taki bir çok sürücü gibi iki gidiş şeritli yolun solunu kullanma eğilimli. Buradaki sürücüler karşı şeritleri kullanmaya da bayılıyorlar, çok dikkat etmek lazım. Ben orta refüjden solluyorum arkadaşı. Bunu görünce biraz sağa çekiliyor. Bahar'ın ışığı tekrar aynamda, tamam deyip yola devam ediyorum ama bir an sonra tekrar aynaya baktığımda Bahar'ın ışığı yok. Nasıl olur, sollamış olması gerekirdi onun da? Kenarda duruyorum, tır kornalar çalarak geliyor ve yanımda duruyor: "Arkadaki motosiklet köpeğe çarptı" diyor. Bundan sonrası pek de hatırlamak istemeyeceğim bir film parçası gibi.

Bahar tırın sol arka hizasındayken tırın önünden kaçan köpekle göz göze gelivermiş. Köpek bir an durmuş ve Bahar'ın kaçış hareketi yaparak sola açıldığı noktaya koşmuş ve bammm.. Sonuç sağ omuzda çıkık ve kırık, sol kolda bilek hizasına yakın bir kırık daha. Selim'de 112 acil, Kars'ta hastane, otelde zor geçen bir gece diyerek burayı kısa kesiyorum izninizle. Motosikletle çıktığımız geziden uçakla dönüş hikayemiz yarına...

Dördüncü günün rotası:

KARS - (Ani) - KARS - Selim - KARS
195km

Dördüncü günün fotoğraf albümü

.
5.Gün: Erken Dönüş
.
Gün 0
Gün 1
Gün 2
Gün 3
Gün 5